10 Kasım 2014 Pazartesi

Abbas Kiyarüstemi (Abbas Kiarostami)

Nema-ye Nazdik (Yakın Plan)


            Yakın Plan belgesel ve kurgusalın birbirine karıştırıldığı, seyirciyi ikilemde bırakan bir film. İşlenenlerin yaşanmış bir hikâye olduğunu özellikle belirten yönetmen, filmin senaryosunu da kendi yazmış. Hüseyin Sabzian, ünlü İranlı yönetmen Muhsin Mahmelbaf’a çok benzemektedir. İnsanlar sık sık onu Mahmelbaf sanırlarken Sabzian günün birinde işi ilerletir ve bir ailenin evine Mahmelbaf kimliğiyle gider. Yönetmen olmadığı anlaşılınca tutuklanır ve mahkemeye çıkarılır.

(Close Up / Yakın Plan - 1990)

            İranlı film yönetmenleri işledikleri konunun arka planında coğrafyalarının sosyal ve ekonomik durumlarını yansıtmakta iyidirler. Bu filmde de Hüseyin Sabzian örneği ve kendini yönetmen olarak tanıtarak gittiği evdeki Türkmen aile öne çıkıyor. Sabzian sinema ve sanat tutkusuyla yaşamış fakat elini kolunu bağlayan ekonomik şartlardan dolayı hiçbir zaman bu hayalinin yanına yaklaşamamıştır. Bakması gereken ailesi, işsiz olması gibi etkenler bu hayalinin her zaman oldukça pembe bir hayal olarak kalacağının garantisidir. Simasının Mahmelbaf’a benzemesi ise onun için nimettir. O hiçbir zaman ulaşamayacağı saygınlık sonunda onundur.

            Türkmen ailesinin çocukları mühendislik bölümlerinden mezundur. Fakat filmin başında da sonunda da vurgulandığı gibi hepsi işsizdir. Mahmelbaf’a bu kadar tutunmalarının da en büyük sebebi budur. Ünlü yönetmenin projelerine dahil olarak kısayoldan para ve saygınlık bulmak. Tıpkı Sabzian’ın yaptığı gibi.

            Mahkemenin sonunda ailenin büyük oğlu Sabzian hakkında şikayetini geri çekerken de işsizlik sorununa vurgu yapar.


Filme dair bir diğer ilginç detay herkesin kendi rolünü oynamasıdır. Dingin bir sinema dili kullanmayı tercih eden Abbas Kiyarüstemi, belgesel niteliği olan kurgusal bir filmi biçim olarak belgesel şeklinde anlatınca işler iyice karışıyor. Sabzian’ın askerlere teslim edildiği gün, eve ulaşmadan hemen önce evin babası ile Muhsini (müzisyen komşu) arasında geçen diyalog gerçek bir belgeseli andırıyor. Bu yönüyle Kiyarüstemi zamanının ötesinde bir deneme yapmıştır.


Ta'm-e gīlās (Kirazın Tadı)

Yönetmen, bu sefer filminin yapımcılığını da kendi üstleniyor. 1997 yapımı film tüm çevrelerden olumlu eleştiri alıyor. Film, arabasıyla İran sokaklarını gezerek kendisini gömecek birini bulmak isteyen Bedii’nin arayışını konu alıyor. Bedii’nin hikayesi 1997’de Altın Palmiye alıyor.

                                       (Taste of Cherry / Kirazın Tadı - 1997)

Filmin büyük bölümü arabanın içinde geçiyor. İntihar kavramını farklı taraflarıyla incelemeye çalışıyor yönetmen. Arabasına aldığı herkes konuşarak onu vazgeçirme yoluna giderken o kibirli sözlerle bunu reddediyor. Sonunda yaşlı akıl hocası kontenjanını başarıyla dolduran Bakari kuşkuya sevk edici bir konuşma yapıyor. Bu konuşmayı yapmak için Bedii’yi bilerek yanlış ve uzun olan yoldan götürüyor. “Uzun yoldan gidelim, taşlıdır ama daha güzeldir” diyerek hayat benzetmesi yapıyor.

Kirazın Tadı hakkında fazla konuşmak mümkün değil. Uzun planların olduğu, az sayıda mekânda geçen, az sayıda oyuncunun kullanıldığı bir film. Yakın Plan’la bu filmi karşılaştırdığımızda yönetmenin geçen 7 senesinde toplumsal gerçekçi tarafının zayıfladığını görüyoruz. Bu sefer bireyin iç sorunlarına yöneliyor Abbas Kiyarüstemi. Daha bireysel bir filmin batıda ilgi toplaması şaşırtıcı değil.

Kiyarüstemi’nin diyalogları da oldukça ilginç. Birçok yerde kısık sesle konuşup sesini duyuramayan ve söylediğini tekrar etmek zorunda kalan, aynı anda konuşup birbirini anlamayan karakter diyalogları görüyoruz. Bedii veya bir başka karakter sorduğu sorunun ardından cevap alamayınca sorunun anlaşılmadığını düşünerek tekrar soruyor. Artık izlediğimiz her filmde sorulan sorunun ardından anlamlı anlamlı bakıp bir buçuk dakika sonra cevap veren karakterler olduğu için bu gerçekçi diyalog biçimini özümseyemiyoruz.

Abbas Kiyarüstemi anlatımı ve anlattıklarıyla bugünün ve doğu sinemasının önemli temsilcilerinden.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder